ABDvize ve Hazırlık/NEWYORK/LOS ANGELES/LAS VEGAS/SAN FRANCISCO/WASHINGTON

Derdinizi anlatacak kadar ingilizceniz varsa çok kolay bir şekilde planlamanızı yapar ve seyahatinizi gerçekleştirirsiniz. Burada adım adım planlama-gidiş, dolaşma ve dönüş bölümlerinde tecrübelerimizi aktaracağız. ABD seyahati planlama açısından bir kaç haftanızı alabilir. Bu konuda ailemizin seyahat araştırma sorumlusu olan eşim (ben ise rezervasyon, bilet ve ülke içi tur organizasyonu sorumlusuyum) internette birçok kaynaktan derleme yaparak güzel bir planlama yaptı. Yine de eksiklerimiz vardı ama sonuçta 22 gün sorunsuz bir şekilde 6 eyalette 5 şehri gezdik gördük (New York,Los Angeles, Las Vegas, San Francisco, Washington). 






  
1. ABD VİZESİ


            Planlama en önce vize ile başlamalı. Doğal olarak vize olmadan gidemezsiniz. Vize olayını sakın gözünüzde büyütmeyin. İnternet sitelerinde anlatılanlara da itibar etmeyin. Yok zor veriyorlar, yok bankaya gidiyorsun sıra alıyorsun vb. gibi. Hiçbir aracıya gerek yok. turkish.turkey.usembassy.gov internet sitesine girin, adamlar sıradan bir insanın anlayabileceği şekilde teker teker ne yapmanız gerektiğini anlatmışlar. Öncelikle biyometrik fotoğrafınızı bilgisayar ortamına atın. Ya kendiniz ya da anlayan birinden yardım alarak fotoğrafınızı windows picture manager vasıtasıyla konsolosluğun istediği ölçülerde ayarlayıp kaydedebilir ve yine site üzerindeki fotoğraf kesme programını kullanarak siteye yükleyebilirsiniz. Bu işlem DS-160 formunun doldurulması için gerekli. Zira öncelikle fotoğraf yüklemenizi isteyecekler. Formu dolduruken yanlış yapacağım diye endişe etmeyin formu tekrar tekrar düzeltebilirsiniz. Bu konuda sitede belirtilen koşulları tek tek okuyup uygulayın yeter.

          Geldik randevu kısmına. Sakın diğer internet sitelerine bakıp da bankalar üzerinden ücret ödemeyin. 100 TL civarı fark alıyorlar. Onun yerine site size soruyor zaten kredi kartı ile ödemek ister misiniz diye. Kredi kartı ile ödeme daha ucuz. Ama unutmayın ödedikten sonra parayı geri alma yolunuz yok. Yani randevu tarihinizi iyi düşünün. Gerçi burada da endişe edecek birşey yok zira sitede yazmasa da bir tarih aldınız diyelim o tarihi size verilen limitler içinde ilave ücret ödemeden öteleyebiliyorsunuz.

      Peki randevuyu nereden alacaksınız. ABD vizeyi şimdilik Ankara ve İstanbul'dan veriyor. Yaptığımız araştırmalarda hep İstanbul'un zor Ankara'nın kolay olduğunu okuduk. Ama bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Hele ki gidip de adamların memleketini gördükten sonra. Bi kere adamlarda standartlara ve kurallara kesin bir bağlılık var. Öte yandan gittiğinizde göreceksiniz öyle bir güvenlikten geçiyorsunuz ki sormayın. Ankara'daki konsolosluğun size daha kolay vize vermesi, bazı şeyleri gözardı etmesi söz konusu olamaz. Ama biz yine de Ankara'daki konsolosluğu seçtik. Konsolosluğa giderken ne yapacağınızla ilgili youtube ve konsolosluk sitelerinde videolar mevcut. Onları izleyebilirsiniz. Ayrıca konsolosluk sitesinde yazıldığı gibi çanta, telefon, ipad, laptop, araba anahtarı vb götürmeyin cidden almıyorlar. Telefonu ne yapacağım diyorsanız Türk aklı onun da yolunu bulmuş. Hemen Ankara da konsolosluğun yanındaki büfe cüzi bir miktara telefonunuza bakıcılık yapıyor. Kesin İstanbul'da da böyle bir yöntem vardır. Ama en güzeli eski usul telefonsuz gitmek. Eskiden telefon mu vardı:) Randevu vaktinize yarım saat kala konsoloslukta olmanızda fayda var. Bu İstanbul için 1 saattir bence. Neyse konsolosluk önünde kuyruğa giriyorsunuz ve sizi sırayla içeriye alıyorlar. Burada randevu saatinizin bir önemi yok. Randevu saati içerideki mülakat için geçerli. Merak etmeyin ona da dikkat ediyorlar. İçeri giriş değil randevu sırası önemli. Neyse havaalanı güvenliği gibi bir yerden geçtikten sonra sizi ara bölmede bir Türk karşılıyor. Burada yanınızda getirdiğiniz formları ihtiyaca göre sıraya diziyor ve sizi camlı bir bölmenin sırasına sokuyor. Bu bölmede yine  size sanki sorular soruyorlar. Zor sorular değil tabi ki. Bu noktada mülakatı Türkçe veya İngilizce yapıp yapmayacağınızı soruyorlar. Uğraşmayın Türkçe yapın gitsin. İngilizce yapana kanaat notu yok en nihayetinde. Neyse buradan içeri giriyorsunuz. İç kısımda oturma yerleri mevcut. Müsait bir yere oturup sıra numaranızın yanmasını bekliyorsunuz. Bu bölümde Türkiye'de değilsiniz artık. Hiiç aceleye, itişmeye, kakışmaya gerek yok. Kimsenin acelesi yok sakin sakin işinizi yapın (Bu dediklerimi gidip ABD'yi gördükten sonra daha iyi anlayacaksınız). Sıra numaranız yandığında önce parmak izi verme kısmına gidiyorsunuz. Burada aman hata yapmayalım kanaat notumuzu kırarlar vize vermezler falan gibi  düşüncelere kapılmayın. Konsolosluktaki ABD'li çalışanlar size karşı gayet nazik ve saygılı hareket ediyorlar. Yeter ki talimatlarını tam uygulayın, anlamadığınız yerde de sorun ve yardım isteyin. Parmak izinizi verdikten sonra tekrar yerinize oturuyor ve mülakat için sıra numaranızın yanmasını bekliyorsunuz. Mülakat için ise yanınızda bir dosya olması şart. Bu dosyada sorulabilecek herhangi bir soruya cevap olabilecek çıktı ve dökümanları koyun. Nedir bunlar? Seyahat planı, uçak bileti çıktıları, otel rezervasyonları, bankadaki paranızı gösteren bir dekont, araba ruhsatı, ev tapusu vb. Ama hepsi sorulmuyor. Mesela bize kaç gün kalacaksınız?Nerelere gideceksiniz? diye soruldu. Biz de hemen çıktılarımız arasından planı çıkartıp adama vermeden oradan okuduk. Her şeye hazırız imajı çizdik yani. Daha önce yurtdışına çıkıp çıkmadığımızı sordu biz de gittiğimiz yerleri söyledik. Burada önemli olan DS-160 formunda verdiğiniz bilgilerle söylediklerinizin uyuşması. Gayet saygılı ve nazik bir şekilde bizimle mülakatı yapan ABD'li çalışan bir dakikalık mülakat sonunda bize bir kağıt verdi ve vizeniz onaylandı dedi (Ne kadarlık verildiğini boşuna sormayın söylemiyorlar. Ancak pasaportları alınca anlıyorsunuz). Biz de teşekkür edip ayrıldık. Sonrasında ne yapacağınız zaten verdikleri kağıtta yazıyor. Mülakattan ayrılır ayrılmaz konsolosluktan çıkmak için yol ararken sağ olsun bir Türk çalışan bize çıkışı gösterdikten sonra işimiz bitti (Ankara Konsolosluğu için geldiğiniz yerden çıkıyorsunuz).

         Buradan sonrası bekleme. Pasaportlarınız DS-160 formunda verdiğiniz adrese 3-5 gün içinde gönderiliyor. Kapınıza kadar geliyor pasaportlar. İşte burada trampetler çalmaya başlıyor. Heyecanla açıp tarihe bakıyorsunuz, ta taaaaaam... Biz 10 yıllık aldık. Darısı sizin başınıza.

2. ARAŞTIRMA

         Bizce tatil süreniz kısıtlıysa daha çok yer görebilmek için bilmediğiniz ülkeye yapılan herhangi bir seyahatin en önemli bölümüdür araştırma. Araştırmanız ne kadar sağlam olursa planınız o kadar iyi işler ve gün kaybetmezsiniz. Tatilinizin uzunluğu, kullanacağınız vasıtalar, kalacağınız yerler tamamen bu araştırmaya bağlı. Şuna dikkat edin! ABD Türkiye'den çok çok büyük. İstanbul-Diyarbakır uçakla 1 saat 45 dakika iken New York-Los Angeles 5,5-6 saat. Ayrıca bazı şehirler çok büyük, özellikle Los Angeles her daim trafik. Kendimizden örnek verecek olursak ilk araştırmaya başladığımızda New York, Los Angeles, Las Vegas, San Francisco, Washington'ın yanı sıra New Orleans ve Miami'ye gitmeyi planlıyorduk. Araştırmamızı derinleştirdiğimizde bunun 22 güne sığmasının bizi sağlımızdan edebileceğini değerlendirdik. Doğru da yapmışız aksi takdirde seyahatten çok işkence olurmuş. Dolayısıyla güzel gibi bir plan şart.

GENEL TÜYOLAR

1.      UÇAK BİLETLERİ: Biz ABD'ye her şeyin en pahalı olduğu yaz sezonunda gittik. Başka şansımız da yok zaten. ABD'ye giderken konfor önemli. Varsa paranız direk THY ile tek uçakla gidin. Yok bende para daha önemli diyorsanız kayak.com, skyscanner.com gibi sitelerden en ucuz biletleri tespit edebilirsiniz. Bizim zamanımızda Rus SVO en ucuzuydu ama biz 500 TL. daha fazla verip Lufthansa'yı seçtik. Ne yalan söyliyim Rus şirketi pek güven vermedi. Sonuçta THY'nın konforu ve lezzeti kadar olmasa da Lufthansa da size belli bir konfor sağlıyor. Biz Frankfurt aktarmalı gittik. Lufthansa'nın gidiş ve dönüşteki sistemi gayet güzel. Sizi havalanında fazla bekletmeden hemen aktarmayı yapıyor. Ancak dönüşteki zamanınıza dikkat edin. Almanya freeshoplarında alışveriş hedefiniz varsa zamanı ona göre ayarlayın.

         Burada bir seçim yapmanız gerekiyor. Bizim gibi uzun süreli gidiyorsanız ABD'ye girişi nereden yapacaksınız? Bu önemli. Zira İstanbul-New York 11 saat civarı. Aktarmalı 12-13 saat ama arada ayağa kalkıp uçak değiştirdiğiniz için anlamıyorsunuz. Bizim planımızda hem doğu hem de batı kıyısı olduğu için hangisinden başlayacağımıza karar veremedik başta. Ama sonradan verdiğimiz kararın doğru olduğunu tecrübe ettik. Biz planımız kapsamında ABD'ye New York'tan girmeye karar verdik. Buradaki amaç hem yolculuğun yorgunluğunu atmak, hem jet lag'ı kolay atlatmak iken ilginç bir şekilde İstanbul-Newyork biletlerinin İstanbul-Los Angeles biletlerine göre iç hatları katınca dahi daha ucuz olduğunu farkettik. Şimdi tecrübelerimize bakarak doğru karar verdiğimizi görüyoruz. Los Angeles'tan ABD'ye giriş o şehri bilmeyen bir insanın hayatından bir yılın gitmesi demek gibi geldi bize. 10 saatlik saat farkının yanında Los Angeles'ın araba kiralama zorunluluğu ve içine gireceğiniz keşmekeş. Dolayısıyla bizce vereceğiniz en doğru karar ABD'ye New York'tan girmek olmalı. Zaten de en çok zaman ayıracağımız yer olan New York'da 3 günlük bir ön keşif gezisi bize enerji, para ve zaman olarak geri döndü. Uçak bileti ile ilgili verebileceğim en büyük tüyo ise kayak.com, skyscanner.com vb. internet sitelerinden bulduğunuz biletlerin fiyatlarını satın alacağınız şirketin internet sitesinden de kontrol etmeniz. Bazılarında fiyat farkı oluyor.

2.      ÜLKE İÇİ FİYATLARI + VERGİ: Bu konu yaptığınız bütün otel, organizasyon, araç kiralama ve ülke içi her tür harcamanızı etkileyecek bir unsur olduğu için otellerin önüne yerleştirdim. Olayın özeti şudur: Planlama esnasında internet üzerinden yaptığınız her tür rezervasyonun size gösterilen ücretine %14-18 vergi payı koymanız gerekiyor. İlaveten şehrine ve kaldığınız yere göre günlük 5-15 $ şehir vergisine kendinizi hazırlayın. Yani örneğin bir otel beğendiniz günlüğü misal 100$ ise sizin ödeyeceğiniz miktar günlüğü yerine göre 114-118$ + 5-15$ olabilir. Bu uygulama ABD'de hemen her yerde geçerlidir. Su almak istersiniz bakarsınız aaa çok ucuz (!) 2$ yazıyordur, ona göre paranızı hazırlarsınız ama kasiyer size atıyorum 2,23 der. Yani kısacası "no tax", "tax included" vb. yazıları görmediğiniz zaman fiyat artacaktır anlamına gelir. Özellikle New York'ta kaldığınız yere göre 200-300$ sırf vergi verebilirsiniz. Fiyatları bu şekilde planlamanıza dahil ederseniz mali öngörünüz daha kuvvetli olur. Bir-iki eyalet dışında bu vergilerin turistlere geri ödemesi yok. ABD'de vergi konusu eyaletlerin sorumluluğunda olduğundan çok az eyalette de vergi yok. Onlara giderseniz şanslısınız. Ama New York, Los Angeles, Las Vegas, San Francisco, Washington, New Jersey b vergilerini alıyor ama geri de vermiyolar.

3.      OTEL:  Biz booking.com'dan ayarlamalarımızı yaptık. Hiç bir sıkıntı da yaşamadık. Bu noktada Hostel mi Hotel mi seçimi size kalmış. Hostellerde kalarak fiyatları yarıya indirebilirsiniz. Ama ABD seyahati gibi bir organizasyon iyi bir yatak, ortalama  bir otel gerektirir bizden söylemesi , tabi yaş 20 enerji de sınırsız bende diyorsanız maceraya atılmakta bir sıkıntı yok. Ayrıca da ücretsiz interneti olan bir otel/hostel seçin.

4.      ARAÇ KİRALAMA VE TÜRK EHLİYETİ: Hemen söyleyeyim yukarıda ismini saydığım her yerde rahatlıkla kendi ehliyetinizle araba kullanabilirsiniz. Uluslararası ehliyete gerek yok. Kesin emin olabilmek için gideceğiniz eyaletin DMV (Department of Motor Vehicles) internet sitesine girin. Orada driver's licence bölümünde Driver Handbook, FAQ ya da yıllık yayımlanan Driver's Code'ların non-resident bölümlerinde cevabı bulabilirsiniz.

        Araç kiralama çok kolay. Ama önemli bir tüyo; Şirket konusunda markadan vazgeçmeyin deriz. Budget, Avis, Hertz vb. dışında araba kiralamayın. Zira ABD'de karışacağınız bir kazada sigorta kapsamları önemli. Bu konuda çok bilgiliyseniz sorun yok. Ama öbür türlü sırtınızı sağlam yere yaslamak zorundasınız. Zira ABD'deki kaskolarda bizimkiler kadar kapsamlısını bulmak cüzdan ister. (ABD'den daha iyi durumda olduğumuz bunun gibi 2-3 şey var).

5.      GİDİLECEK YERLERİN REZERVASYONLARI: Gidilecek yerlerden kastım Universal Stüdyoları, Özgürlük Heykeli vb. parayla/sırayla girilebilecek yerlerin gitmeden 4-5 ay önce netleştirilmesi, bazı yerlerin de en az 3 ay önceden rezervasyonunun yapılması gerekir. Bu kısımlarla ilgili tüyoları ilgili şehrin bilgileri altında vereceğim.

6.      SİGORTA: Türkiye'mizin ABD'ye göre önde olduğu diğer bir husus ise sağlık sektörü. Hani ilerde derken çağdaş medeniyetler seviyesinde değil. Zira ABD'de sigortan veya paran yoksa ölürsün. Bir arkadaşım sigortasız gittiği ABD'de geçirdiği küçük bir kazada koluna atılan 2 dikiş için 800$  ödediğini söylemişti. O yüzden giderken ABD'de geçerli bir Yurt dışı seyahat sigortası mutlaka yaptırın.

7.      İLAÇ GÖTÜRME: Bizim gibi ABD'ye götürmek zorunda olduğunuz raporlu ilaçlarınız varsa konsolosluğun sitesinde de yazdığı gibi doktorunuzdan İngilizce bir mektup, raporun doktor tarafından onaylanmış bir nüshası, ilaçların kutuları ve prospektüslerinizi yanınıza almanız gerekiyor. Ayrıca sadece orada kullanacağınız kadar ilaç götürmelisiniz. Bize gümrükten geçerken kimse bunları sormadı. Ama ilaçlarınız önemliyse bu hazırlık şart. Onun dışında orada ihtiyacınız olabileceğini düşündüğünüz aspirin, hafif ağrı kesiciler, talcid gibi ilaçlarınızı götürmenizi tavsiye ederiz. İlaç fiyatları buranın 4-5 katı.

8.      METEOROLOJİ: Gideceğiniz yerlerin gittiğiniz zamanlardaki ortalama sıcaklıklarını kontrol edin. Yaz ayındayız diye düşünmeyin mesela. Los Angeles'tan San Francisco'ya indiğimizde 16 derecelik sıcaklık farkıyla karşılaştık. San Francisco gezisi boyunca şort giyemedik.

9.      TRAFİK KURALLARI: ABD'de araba kullanacaksanız kendinize şöyle deyin: "Artık Türkiye'de değilsin. Türkiye'deki kullanma şeklini unut. Sürücü kurslarında öğretilen ve sınavlara çalışırken ya da sınav esnasında kopya çekerken öğrendiğin gerçek kuralları hatırla." Bunun yanında kendinizi insanlara karşı saygılı ve sabırlı olmaya ikna ederseniz ABD'de rahatça araba kullanabilirsiniz. Yok ben Türkiye'deki gibi kullanırım derseniz zaten merak etmeyin orada kurallar ve kanunlar net bir şekilde uygulanır. Kendinizi yaparken buluverirsiniz. Misal ben Türkiye'de sorun olmayacak bir durumdan dolayı polisten bildiğin fırça yedim. Orada bizimkilere yaptığın gibi çeneni de açamıyorsun adam anında tutukluyor. Zaten bizim gittiğimiz dönemde de polisler devamlı silahsız insanları vuruyorlardı biz de sesimizi çıkarmadık.

        Kıssadan hisse tüm stoplarda durun. Hız sınırına uyun. Ortada çift sarı çizgi varsa sola geçmeyin. Sağ şeritte gidiyorsan ve sağa dönüş varsa mecburen sağa dönmeniz gerekir. O yüzden ihtiyaç olmadıkça şerit değiştirmeyin. Sağa/sola dönüşler için ışıklarda sağa sola dönüş ışığı (oklu ışık) yoksa yeşil ışık yanınca hemen dönmeyin. Önce ortaya kadar yanaşıp karşı şeridin boşalmasını bekleyin. Müsait olunca geçin. Yol üzerinde yazan uyarıları dikkate alın. Bisiklet yollarını ihlal etmeyin. Polis durdurursa da "hayırdır memur bey bi sıkıntı mı var" gibilerinden dışarı çıkmayın. Elleriniz direksiyonda, yolcuların elleri görünür yerde olacak şekilde polisin yanınıza gelmesini bekleyin. Ondan sonra "get down motherfucker" bağrışları arasında Hollywood filmlerine konu olmayın. Polisle ilgili herşeyi onun direktiflerine uyarak yapın.

        Başta da söylediğim gibi ABD'de trafik kurallarının asıl destekçisi karşılıklı saygı ve sabır. Eminim bizim ülkemizde olsa üst üste binilecek ışıksız kavşaklarda, insanlar "Stop" işaretlerinde durarak birbirlerine yol veriyorlar. Stop işaretlerinin tüyosu da şu: ilk gelen ilk geçer, sonra gelen yol verir.
        Park etmek ise ayrı bir dert. Kolay kolay her yerde bedava park yeri bulamazsınız. Neredeyse park edilebilecek her yer parkmetrelerle donatılmış ve bunlar da "Parking Enforcement" tarafından devamlı kontrol ediliyor. Yani kaçarınız çok fazla yok. O yüzden parkmetre boş görürseniz koyun gitsin öyle her yerde de park bulmak kolay değil. Parkmetre hususu çok kolay. İster kredi kartıyla isterseniz nakit olarak ödüyorsunuz. Arabayı koyduğunuz yerin etrafında yukarılara bakın. Mutlaka bir tabelada kaç saat parkedebileceğinizi gösterir. Zaten de parkmetreler buna göre ayarlanmış. Misal en fazla 3 saat alabiliyorsunuz. Parkmetreler ya araba başına bir, ya iki araba başına bir ya da 5-10 araba için bir oluyor. Parkmetrenin başına gidip talimatları uygulamanız yeterli. 5-10 arabaya bir parkmetre olan yerlerde genelde parkettiğiniz yerin numarasını giriyorsunuz. Ama saatiniz dolduğunda tekrar para atmalısınız. Atmazsanız ceza yeme ihtimaliniz yerine göre çok yüksek. Bu yüzden işinizin uzun olacağını öngörüyorsanız kapalı araç park yerlerini tercih edin.

10.   TELEFON-İNTERNET: Bu hususta şuna karar vermelisiniz. Her dakika telefonla görüşme yapacak mısınız? Yapmayacaksanız boşuna hatta para vermeyin. Hoş ABD'de hat almak çok basit zaten. Çok ucuza kullan at telefonlarla birlikte alınabilir. Ama ihtiyaç var mı? Biz kendi hatlarımızla bazı çaldırma kapatma yöntemleri kullanarak gayet iyi anlaştık. İnternete gelince  bence hiç ihtiyacınız yok. Çünkü başta McDonalds olmak üzere bir çok mağaza, müze, havaalanı ve metro merkezlerinin ücretsiz interneti mevcut. Zaten de otelinize varınca bütün işlerinizi yaparsınız.

11.  YAZILIMLAR: Yazılımdan kastım navigasyon, harita ve kolaylık uygulamalarıdır. Örneğin New York'ta metroda kaybolmak istemiyorsanız NYC SUBWAY (https://play.google.com/store/apps/details?id=uk.co.mxdata.newyorksub) programını kullanmalısınız. Bir yerden bir yere gitmek için navigasyona ihtiyacınız var. Her yerde harita bulamayabilirsiniz MAPS.ME (https://play.google.com/store/apps/details?id=com.mapswithme.maps.pro&hl=tr) tam size göre. Androidçiler bunların hiç birine ihtiyaç duymadan direk google haritaları kullanabilir. Ama bunun için de devamlı internetinizin olması gerekir. Bunlar dışında da gideceğiniz şehirlerle alakalı google play, iphone vb. uygulama marketlerini dolaşmanızda fayda var.

12.  SİGARA: Las Vegas hariç İçerde yasak nokta. Dışarda heryerde serbest değil. Duvar kenarlarına bakın. Yerde izmarit görürseniz orada içilir. Ama etrafınıza da bakın. Bazı yerlerde şu kadar mesafede içemezsiniz diye yazar. İnsan kendini Türkiye'den sonra sigara içerken suçlu gibi hissediyor.

13.   TEKNOLOJİ ALIŞVERİŞİ: Kamera, fotoğraf makinesi, telefon, harici HDD vb. alışverişiniz için tabi ki önceliği Wallmart'a verin. Genelde en ucuz ürünler orada oluyor. Ne var ki New York'un (dikkat edin Manhattan'ın değil) en büyük Wallmartında bile her markayı, ürünü bulamıyorsunuz. İnternet sitelerinde gösterilen ürünlerin gittigidiyor mantığıyla aracı tarafından satılıp satılmadığına dikkat edin. Mümkünse gitmeden önce o ürünün Walmart'ta olup olmadığını kontrol edin. O kadar yolu boşa tepmeyin. Bir de sokak üstü dükkanlar mevcut. Genelde 5th Avenue üzerinde 23.caddeden kuzeye doğru yürürken rastladığımız bunun yanında Times Square etrafında yoğunlaşan bu dükkanlarda pazarlık da mümkün. Ben bunlarla uğraşmam derseniz Manhattan'da bir sürü Best Buy var. En iyisi gidin ve oradan alın. Çok da fiyat farkı olmuyor.

14.  FREE SHOP FİYATLARI: ABD'de daha doğrusu JFK havalimanında adam gibi freeshop yok. Ürünler genelde pahalı. Gerçi bizim aldığımız makyaj ürünleri daha ucuza geldi o ayrı. Bunun için İstanbul'dan çıkmadan önce fiyatları belirleyin ona göre dönüşte toparlayarak gelirsiniz. Bana en çok sorulan sorulardan birine burada cevap vereyim: Evet hem ABD'den, hem Almanya'dan (aktarmalı gelenler için) hem de Türkiye'den çıkışta toplam 6 adet viski alabilirsiniz.

15.  PRİZ DÖNÜŞTÜRÜCÜ: İstanbul'dan çıkarken mutlaka bir priz dönüştürücü alın.

16.  BANKA İŞLEMLERİ: Bir kere öngörülemez durumlara karşı kredi kartı limitinizi artırın. İnternet bankacılığı saatlerinizi Türkiye saatine göre kısıtladıysanız ABD saatine göre (+7-+10 saat) yeniden düzenleyin. ABD'de maalesef henüz şifre kullanımlı kredi kartına geçememişler. Bu yüzden ilk harcamanızda banka alarma geçiyor ve kredi kartını ya limitliyor ya da askıya alıyor. Bu duruma düşmemek için müşteri hizmetlerini arayıp konuyla ilgili bilgi alıp verseniz iyi olur. Bu bizim yapmayı unuttuklarımızdan biriydi ve gittiğim ilk gün telefonumuz çaldı.Arayan istanbul numarası.Açıp açmamakta başta tereddüt ettik ama arayan banka görevlisiydi ve ' kredi kartınızdan Newyork'tan alışveriş yapılıyor haberiniz varmı?Kartınızı iptal edelim mi?' diye sordular.Aramalarına cevap vermiş olmasak bizim kart iptal edilecekti. Bu sebepten mümkünse bankanıza seyahat planınızı verin.

17.  GÜNLÜK/HAFTALIK/AYLIK TOPLU TAŞIMA PASOLARI: Gittiğiniz şehrin toplu taşıma sistemini önceden araştırıp vardığınızda alacağınız günlük/haftalık/aylık limitsiz indi-bindi pasolarını alabilirsiniz.

18.  HOMELESS SORUNU: Gidince göreceksiniz ABD'de neredeyse her yer homeless dolu. Genel itibariyle zararsızlar ve nadiren gelip bir şey istiyorlar. Gözlemlediğimiz kadarıyla Amerikalılar genelde homelesslara uzak davranmayıp muhabbet ediyorlar. Ama bizim için başta korkutucu oldu. Sonra birkaç yaşadığımız durum bizi evsizler açısından üzmedi değil. Zira elinizde yediğiniz içtiğiniz bir şey varsa ve atmaya niyetleniyorsanız gelip nazikçe kalanı yiyip yiyemeyeceğini soruyor. Dünyanın en zengin ülkelerinden birinde bu kadar bariz bir sorunu görmek şaşırtıcı. Evet bizde de var ama nispeten daha az ve genelde devlet sahip çıkıyor.

19.  ABD'DE İÇ HAT UÇAK SEYAHATLERİ: Belki de size verebileceğimiz en büyük tüyo budur. ABD'de iç hat seferlerinde aşağıya verilen bagaj 25$. Hemen panik yapmayın. Yukarıya bir carry-on yani kabin bagajı ile bir kişisel eşya çantası kabul ediyorlar. Şöyle söyleyeyim bizim birer tane kabin bagajından büyük çantamız, birer sırt çantamız ve kol çantalarımızla hiç bir sorun yaşamadık. Çantanızın kabine sığacağını değerlendiriyorsanız direk check-in yapın. En kötü çantanızı uçak girişinde alıp valet baggage kağıdı koyup inerken tekrar veriyorlar. Aynen bizdeki çocuk arabaları gibi. İç hat uçak seyahatlerinizde de bizce havayolu önceliğiniz şu şekilde olsun: JetBlue, Delta, US Airways, American Airlines.

20.  NYPASS: Bizce araştırma yaparsanız ABD'de en çok zaman geçirilecek yerin New York olduğunu anlarsınız. Şahsen bizim 22 günün 10 günü New York'ta geçti. Eğer siz de böyle yaparsanız gün sayınıza göre 3,7,10 günlük NY Pass alın (https://www.newyorkpass.com/En/?aid=12&gclid=CK28p-q8q8cCFcPKtAodGtsB1Q). Hiç boşuna araştırmayın karlı mı diye, direk karlı. İki seçenek var. Biri sadece NY Pass diğeri hem NY Pass hem Hop On-Off otobüs. Bize göre bir şehri hissetmenin/anlamanın onu yaşamanın en güzel yolu toplu taşıma araçlarıdır. Dolayısıyla sadece NY Pass olanı tavsiye ederiz. Bu konuda detaylı bilgiyi New York bölümünde bullabilirsiniz.

21.  İNDİRİM KUPONLARI: Newyork için NY Pass kitapçığının arka sayfalarında veya otel lobilerindeki turizm broşürlerinde bulabileceğiniz indirim fırsatlarını kaçırmayın. Otelinize yerleştiğiniz gün yapacağınız ilk iş bu broşürleri toparlayıp işinize yarayacak indirim kuponlarını gözden geçirmek olsun.

22. JETLAG: Giderken sorun yok da dönüşte Allah yardımcınız olsun. Bünyeye göre 7-10 gün arası afallamaya hazır olun:))



NEW YORK
New York'a ulaşmadan önce (eğer buradan giriş yapıyorsanız ki bizce diğerleri de pek farklı değildir) tam bir vize hengamesine hazır olun. Uzuun sıralar ve bu kadar yolculuğun üstüne çekilmez bir bekleyiş:((

Havaalanlarından merkeze ulaşım konusunda ise en kolay yer JFK. Alana inip vize hengamesinden çıktıktan sonra ground transportation yazılarını takip ederek Air Train'e gidin. Air Train'e parayı binerken değil çıkarken ödüyorsunuz. Jamaica Center yönüne giden tren sizi metroya götürecektir. Jamaica Center'da indikten sonra çıkışta makinalardan çıkış paranızı ödeyeceğiniz metro kartları alacaksınız. Mümkünse bu kartlarınıza tam değerler yükleyin sonradan küsüratlar kalıyor. Çıkış yaptıktan sonra metroya gidin. Bu noktada gideceğiniz yere göre NYC SUBWAY, Google Maps veya anam usulü harita (açıklamalar aşağıda) ile hangi hatlara bineceğinizi belirlersiniz. La guardia ise otobüs ve metro ile merkeze bağlanıyor. Newark ise gelişi en zor olan havaalanı. Bizce JFK'i seçmeniz daha uygun olur.

Biz New York'u 3+7 şeklinde dolaştık. Bu durum da bizim işimizi kolaylaştırdı. Yolculuğun yorgunluğunu atarken en çok dolaşacağımız şehrin yapısını öğrendik ilk kısımda. Bunların başında da metro sistemi geliyor. Manhattan'ın %95'ine diğer ilçelerin de çoğuna metro ile ulaşabilirsiniz. Ancak inanılmaz karmaşık bir metro sistemi mevcut. Yerlisi bile normal bindiği hat dışında başka bir yere gidecekse google maps'i kullanıyor yolunu bulabilmek için. Bu noktada google maps devamlı internet gerektirdiği için en kolay çözüm yukarıda da verdiğim gibi NYC SUBWAY yazılımı. İneceğiniz bineceğiniz bütün durakları buna göre belirleyebilirsiniz. Buradaki tüyo şu: Yazılımın haritasında duraktan durağa yukarı gidiyorsanız "uptown" bölümünden, aşağı iniyorsanız "downtown" bölümünden bineceksiniz. Bunların ikisi de yoksa zaten "to 8 th Ave" vb şeklinde gösteriyor. Yok ben bunları kullanmam diyorsanız bir harita bulun ve Allah yardımcınız olsun. Çünkü bireysel toplum özelliğinde olan Amerikalılar siz can çekişseniz de size yardım etmiyor, her sorduğunuz soruyu da cevaplamıyorlar. Newyork'ta haftalık/aylık metro + (otobüs) pasoları var. Kalış ve indi-bindi yapma durumunuza göre bunlar gayet kârlı pasolar. Ama Pier'lere gideceğiniz zaman ya metrodan inip otobüse bineceksiniz ya da yürüyeceksiniz. Bu noktada yürüme mesafeleri çok fazla olmadığı için (15dk.) otobüslü pasoyu önermiyoruz.

"Only in New York". Çok duyacaksınız bu tabiri. Bazı şeylerin sadece New York'da olabileceğini vurgulayan bir turizm propagandası. %100 doğru değil ama çok şaşıracağınız şeyler göreceğiniz kesin. New York 8,5 milyon nüfuslu ama senede 47 milyon turist alan bir "dünya kenti". Dünya kenti teknik bir terimdir. Detayına girmeyeceğim ama ne olduğunu araştırırsanız aklınıza ilk gelen şeyin doğru olmadığını görürsünüz: hayır İstanbul dünya kenti değil.

New York çoğunluğu turist olan kalabalığına rağmen huzur dolu, sakin, yoğun trafiğinde dahi neredeyse sessiz bir şehir. Bizim İstanbul gibi 10 günde bitirmeniz mümkün değil. Ama İstanbul'umuz gibi doğal güzellikler bulmak zor. Fakat buralara gelince ilk aklınıza gelen şu oluyor: İstanbul bu adamların elinde olsa yılda 47 milyon değil 147 milyon turist bile gelir. New York sanat ve doğa ile içli dışlı, neredeyse herşeyin müzesi bulunan bir şehir. Adamlar çok kolay anlaşılabilecek ferah bir şehir sistemi kurmuşlar (Eski Manhattan, Wall St. hariç. Buralar 20.yy'ın başında yapıldığı için biraz boğuk. Hatta gökdelenler o kadar dip dibe ki GPS bile yerinizi tam gösteremiyor.)

Yukarıda NY Pass'den bahsetmiştim. Eğer alırsanız size verecekleri rehberden 80'in üstünde parayla gezilip görülecek yerden kendi ağız tadınıza uygun olanları seçebilirsiniz. Bize sorarsanız (daha önce başka bir yerde gitmediyseniz) Madame Tussaud's, Museum of Sex (+18), (daha yükseğini görmediyseniz) Empire State ve Top of the Deck (Rockefeller Center/NBC Stüdyoları), Central Park Bisiklet Kiralama (bunu kesin yapın), National History Museum, Metropolitan Museum, Özgürlük Adası, Wall Street Tour (Financial District, Charging Bull) (Rehber eşliğinde İngilizce), 9/11 Memorial Museum, Intrepid'i önceliğinize koymanızı tavsiye ederiz (bunlar bile NY Pass'in 7 günlük ücretini çıkarıyor). Ellis Island, Yankee Stadyumu açıkçası bizi pek açmadı çünkü geneli değil direk Amerikalıları ilgilendiriyor. Bunların yanı sıra eşsiz eserler görebileceğiniz ama aynı zamanda size çok garip gelecek modern sanat müzeleri MoMA ve Guggenheim müzelerine de zaman ayırın. Müzeler için önemli bir tüyo: Müze 17:30 kapanıyor, Türk mantığıyla biz 16:30'da girelim, nasılolsa 18:30'a kadar içerde dolaşırız demeyin 17:34'te kendinizi dışarda buluyorsunuz. Uyaralım müze dediğiniz şeyler öyle 1-2 saatte bitmiyor. Özgürlük adası için önemli bir tüyo ise şudur: Özgürlük adasında NY Pass sadece adaya gidiş gelişi sağlar. Heykelin ayaklarının olduğu bölüm (Pedestal) için ayrı bir bilet almanız, heykelin başındaki taç bölümüne (Crown) çıkabilmeniz için ayrı bir bilet almanızın yanında 3 ay önceden rezervasyon yapmanız gerekir. Yukarı çıkışta sırt çantası alınmamaktadır. Çantanızı Shop bölümündeki kilitli dolaplara koyun. Amerika'daki turist çekim merkezlerinin en büyük özelliği hep sıra beklenmesidir. Her yerde sıra beklersiniz. O yüzden erken kalkmakta fayda vardır. Burada National History Museum'ın güvenlik görevlisinden edindiğim bir bilgiyi paylaşayım sizinle. Metro girişinde ve ana girişte çook uzun sıralar var. Zaten metro girişinde NY Pass geçerli değil. Kitapçığı okursanız da ya önden ya da arkadan girin der. Bu noktada Colombus Ave. tarafındaki girişi de bir deneyin. Çünkü güvenlik görevlisinin de söylediği üzere arka kapıyı kimse bilmiyor. Gerçekten de minimum 2 saat sıra beklemek yerine arkadan sıra beklemeden girdik. Bakın yalnız dikkatinizi bir şeye çekmek isterim. Bunu bana söyleyen güvenlik görevlisi dışarda bekleyenlerin hemen yanında olmasına rağmen insanları sıra olmayan arka kapıya yönlendirmiyor. Bireysel toplum! Bir de gittiğinizde etrafta dolaşan "The Ride"ı göreceksiniz. 75 dakikalık interaktif bir şehir turu. NY Pass'in sağladığı en pahalı etkinlik. Aslında çok güzel bir etkinlik ama binen herkesin çok iyi ingilizce bilmesini gerektiriyor. Aksi takdirde çok eğlenemezsiniz. The Ride bileti için etkinliğe katılacağınız günün sabahı saat 08:00'da Madam Tussaud's müzesinin yanındaki biletçide sıraya girmeniz gerekli. Zira NY Pass yerleri kısıtlı. Her zaman binemeyebilirsiniz.

Bunlar dışında ücretsiz gidebileceğiniz yerler de mevcut. Örneğin Central Park Great Lawn'da gün batımına 2-3 saat kala gidip çimlere serilebilir, çimenler üstünde softball maçlarını izlerken akşam yemeğinizi yiyebilirsiniz. Little Italy ve China Town'ı dolaşabilirsiniz. Little Italy'de özlediğiniz Akdeniz tatlarını yakalayabilir, China Town'da gözlük, çanta vb. alışverişlerinizi daha ucuza yapabilirsiniz. Brooklyn köprüsünü bir baştan bir başa yürüyerek geçebilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken kuzeyden geliyorsanız köprüye metronun Brooklyn Bridge durağında inin. Köprünün yürüyüş bölümüne daha yakın burası. Dönerken de Brooklyn tarafından metroyla geri dönebilirsiniz. Bir de Brooklyn köprüsünde bisiklet kiralamayın, zaten dar yollarda kullanması zor. Akşam saatlerinde (Öğlen de olur) Wall Street civarına denk düşerseniz Stone Street'e uğrayın. Burası İstanbul-Beyoğlu, Ankara-Sakarya, İzmir-Gazi Kadınlar Sokağı havasında çoğunlukla deniz ürünleri bulabileceğiniz ve yanında da başta Alman markaları olmak üzere bir sürü çeşit bira tadabileceğiniz bir yer. Ve tabi ki Times Square. Gündüz hiçbir tadı olmayan meydanı gece görmeli, 42. caddeden 47-Broadway kesişimine kadar yürümeli ve kapitalist zihniyetin reklam tabelalarıyla geceyi nasıl gündüze çevirdiğini görmelisiniz. Zaten yürüyüşün sonunda da oturup oranın tadını çıkaracağınız basamakları (bkz. fotoğraf) göreceksiniz.

Vee Woodbury Premium Outlet. Türkiye'de 650 TL'ye satılan Columbia çantayı 34$'a alabileceğiniz yerin adı. Ya da Levi's kotları yarı fiyatına alabileceğiniz. Bu tür şeylerle ilgileniyorsanız bu outlete gitmelisiniz. New York şehrinin arabayla 2 saat dışında yer alan bu outlete ister araba kiralayıp gidin isterseniz de Port Authority'den otobüs bulup onunla gidin. Veyahut NY Pass'i aldığınız yere sizi yönlendirmelerini söyleyebilirsiniz. Araba kiralamak pahalı da olsa size orada bir özgürlük sağlıyor unutmayın. Çok geniş bir arazide bir sürü markadan ucuz alışveriş yapabilirsiniz. Burada uyaralım; diğer internet sitelerinde gördüğünüz "Samsonite valizler çok ucuz" palavrası külliyen yalan. Evet Türkiye'ye göre ucuz ama ben şahsen uçaktan indirilirken küüüt diye atılacak bir bavula 200$ vermem. Dolayısıyla alışveriş konusunda ciddi iseniz New York merkezden daha ucuza alabileceğiniz bir bavulla buraya gidebilirsiniz. Bavullar genelde yukarıda verdiğim teknoloji dükkanları adresi civarında yoğunlaşmış. Ayrıca dikkat etmeniz gereken diğer bir konu ise Woodbury'nin büyüklüğü. Gelmeden internetten haritasını bulun, alışveriş yapmayı planladığınız markalara göre bir dolaşma planı yapın. Zira mekan büyük ve planlama yapmazsanız bir gün yetmez. Hepsinden de önce "Information"a uğrayıp indirim kuponlarınızı toplayın.

Magnet ve hediyelik eşya alışverişinizi de 206 5 th Ave Memories of New York hediyelik eşya mağazasına uğrayıp yapabilirsiniz. Dükkanın sahibi Sivaslı Alper Beyle muhabbetinizi paylaşın. Türklere %10 indirim yapıyor.

Gelelim nerede kalacağınıza. Biz ilk otel olarak hostel'in bir üstü, özel banyosu olan ama nispeten ucuz bir 23. cadde otelini seçtik. İkinci bölüm seyahatin son kısımları olacağı için nispeten daha konforlu, merkezi olan ve sabah kahvaltılarımızı odamızda yapmamızı sağlayacak bir 49. cadde oteli seçtik. Ama şunu tecrübe ettik ki bize aynı konforu sağlayacak, Manhattan'dan çok uzak olmayan, metro hattının dibinde, bir Brooklyn/Bronx/Queens oteli seçebilirmişiz, duyurulur. Manhattan'ın 1-2 durak dışı gideceğiniz yerlere çok uzak değil. Bu seçimi yapmadan önce görmek istediğiniz yerleri harita üzerinde işaretleyerek ilginizin yoğunlaştığı yerlerde ayrı ayrı da otel ayarlayabilirsiniz. Ama New Jersey'de ayarlayacaksanız bir daha düşünün. Çünkü orası ayrı bir eyalet ve şehir. Direk metro yok.

LOS ANGELES

Keşmekeşin ve trafiğin merkezi Los Angeles'a hoş geldiniz. Hemen belirteyim bu memlekette toplu taşıma yok denecek kadar az. Dolayısıyla araba kiralamadan kılınızı kıpırdatamazsınız. Taksi bile merkez dışında çok az.

Araba kiralama işlemi burada yemek yemek gibi sıradan bir olay. LAX (Los Angeles Uluslararası Havaalanı)'in direk çıkışına gidin. Burada devamlı araç kiralama şirketlerine ait servis araçlarının ring yaptığını göreceksiniz. Aracınızı hangi şirketten rezerve ettiyseniz onun servis aracına binin. Sonrasında ekip sizi yönlendirecektir. Yolda giderken biraz etrafınızı izlerseniz neden araba kiralanması gerektiğini anlarsınız. Adamlar havaalanının yanına küçük bir "araç kiralama şehri" kurmuşlar. Onlarca marka var. Ama genel tüyolarda da anlattığımız gibi sanki büyük markalarla çalışmak daha iyi.

Bu noktada planınızı gözden geçirmeniz gerekir. LA'e yakın olan Las Vegas'a arabayla mı uçakla mı gideceksiniz. Arabayla 5 saat süren bu yol gayet rahat. Ancak yola çıkarken su alın yanınıza. Bir sonraki istasyondan su alırım derseniz çölün ortasında 1 saatten fazla duracak yer bulamadığınız yerler mevcut. New York'ta Woodbury'e uğramadıysanız yolda tabelasını göreceğiniz outlet center bölgesine girebilirsiniz. Ama işte burada da plan devreye giriyor. Eğer yolda çok zaman harcarsanız bu sefer de Las Vegas'ın zamanından çalarsınız.

Los Angeles'ta New York kadar olmasa da gezilecek görülecek çok yer var. Bunların başında da tabi ki Universal Studios geliyor. Hemen belirtelim Universal Studios demek SIRA BEKLEME (ortalama 60-100 dk. arası) ve ISLANMA anlamına gelmektedir. Bu yüzden girişten itibaren hangilerine gitmek istediğinizin planlamasını yapın. Her ne kadar sıra beklense de özellikle Transformers ve Jurassic Park bölümleri için değer. Gerçi sıra beklemek zorunda da değilsiniz. Paranız varsa kişi başı 108$ dolar vererek frontline pass kartı alabilir sıra beklemeden ya da 10-15 dakika bekleyerek eğlenceye katılabilirsiniz (108$ kişi başı 302 TL ediyor bugün itibariyle. Diyelim ki 2 kişiyseniz kendinizi sıra bekleyerek bir günde asgari ücretin yarısından fazlasını kazandık diye motive edebilirsiniz). Hatırlatalım front line pass olmadan bir günde tüm etkinlikleri görmeniz imkansız gibi. Bizim tavsiyemiz sabah erkenden orada olun ve ilk Jurrassic Park'a girin. Böylece hem sıcakta serinlemiş olur hem de sonradan gelen kalabalığı ekarte etmiş olursunuz. Çünkü parkın hemen girişinde olduğu için öğlene doğru bekleme süresi 100 dk.yı aşıyor. Kesinlikle görülmesi gereken ise Transformers. Ama uyaralım bunu gördükten sonra 3 boyutlu filmler o kadar açmayabilir. Waterworld gibi canlı performanslar ise tam bir film stüdyosu. Şunu gözlemledik: Canlı performanslarda çok sıra beklemenize gerek yok, son 10 dk gidin herkesi alıyorlar zaten. Studio Tour ve Mummy görülmesi gerekenlerden. Biz gittiğimizde Harry Potter bölümü inşaat halindeydi. Umarım siz gittiğinizde onu da görürüsünüz. Bizden söylemesi Universal Studiolarına 2 gün bile ayrılabilir. Tabi ki zevk meselesi. Bir de kiraladıysanız arabayı nereye koyacaksınız o var. Universal Studiolarında General, Prefered ve VIP parking olmak üzere çeşitler mevcut. Şunu hesaba katın. Gün çok yorucu geçecek ve arabanıza yeri geldiğinde bir kilometre az yürümek için ne kadar verirsiniz kendinize sorun. Prefered Parking cevabınız olabilir. Universal Stüdyolarında işiniz bitince parkın çıkışında City Walk'a zaman ayırın. Burada Hard Rock Cafe'den Bubba Gump Shrimp Co. (evet Forrest Gump filmindeki şirketin adı)'ye kadar yemek yiyebileceğiniz bir çok yer mevcut.

Universal'a gidince arabaya çok ihtiyacınız yok gibi gözükse de bundan sonraki Los Angeles faaliyetlerini araba tepesinde geçireceğinizi hatırlatalım. Century City, Beverly Hills, (görmek isterseniz) Malibu neredeyse arabadan inmeyi gerektirmeyecek bi içinden geçelim çevreyi görelim diyeceğiniz yerler. Zira Century City bizim Maslak, Beverly Hills yaşam alanları ve Malibu ise televizyonlarda gördüğümüz kumsala konulmuş evlerin olduğu yer. Gerçi Century City'de Fox Stüdyolarını gezmek isteyebilirsiniz. Bunun dışında Rodeo Drive'a bir parkmetrenin yanına aracınızı parkedip dünyada her yerde göremeyeceğiniz ünlü markaları arasında yürüyüş yapabilirsiniz. Buralarda zaman geçirmek isterseniz hemen aşağıda South Beverly Drive'da bulunan İstanbul Cafe'de bir şeyler atıştırabilirsiniz. Ama cafe öğlen açılıyor dikkat.

Gelelim diğer cazibe merkezine; Dolby Theatre (eski adı Kodak). Oscar törenlerinin yapıldığı tiyatroya ünlülerin kırmızı halı üzerinde yürüdüğü yerden girip onların çıktığı merdivenlerde fotoğraf çektirebilir, yılın geri kalanında alışveriş merkezi olarak kullanılan bu mekanı keşfedebilirsiniz. İsterseniz törenin yapıldığı yeri ücret karşılığı rehberle dolaşabilirsiniz. Dolby Theatre'ın hemen dışı ise Walk of Fame'dir. Yani şu ünlülerin isminin yıldızlar içine yazıldığı yol. Burada yukarı aşağı dolaşabilirsiniz. Önemli bilgi; Dolby Theatre içinde bulunan Çin Tiyatrosu'nun kendisine ait bir girişi var. Bu giriş bölümünde de ünlülerin ayak ve el izlerini görebilirsiniz. Bu noktada insanın aklına gelen ilk soru şu: İyi de arabayı nereye koyacağız. Amerika'da cebinizde para oldukça arabayı heryere koyabilirsiniz. Ama bizden önce giden Türk abilerimiz, ablalarımız, kardeşlerimiz sağolsun arabayı en ucuza nereye parketmemiz gerektiğini biliyoruz. Arabanızı Dolby Theatre'ın arkasındaki kapalı otoparka koyun. Buradan aldığınız fişi kaybetmeyin. Alışveriş merkezinde bir harcama yaptığınızda kasiyere park biletini verin ve dıtlatmasını isteyin. Hooop indirim kazandınız. Arabanıza dönerken park ücretini makinalardan ödeyeceksiniz. Ödeme yaptıktan sonra 30 dakikada çıkış yapmanız gerekir. Evet evet benim de aklıma geldi çıkışa 20 dk. kala ödersem bir kaç sent kâr ederim diye ama tam kestiremiyorsunuz işte:))

Ve Santa Monica. Los Angeles'ın Alsancak'ı, Karşıyaka'sı. Burada Third Street Promonade'de yürüyüş yapabilir, yemek yiyebilirsiniz. Küçük bir İstiklal havası var. Santa Monica'ya gelirken mayonuz yanınızda olsun. Şenlik havasındaki iskelesinden okyanusa girebilirsiniz. Bu yüzme konusuna aşağıda Beach'ler bölümünde detaylı değineceğim.

Tabi ki buraya kadar gelmişken Hollywood yazısını görmeden olmaz. Yazının direk yanına çıkmanın yolları var. Bunu araştırıp öğrenebilirsiniz. Ama yok kalsın ben tatilde spora karşıyım diyorsanız Griffth Observatory sizin için biçilmiş kaftan. Yalnız buraya ne zaman gideceğinize orada bulunan rasathanenin açılış saatlerine göre karar verirseniz uygun olur. Güzel resimler alabileceğiniz bir nokta. Bir diğer cazibe merkezi ise Olvera Street. Meksika esintilerini taşıyan bu küçük cadde çok zamanınızı almaz. Bu cadde üzerinde Los Angeles'ın en eski evini ve ilk su kuyusunu görebilirsiniz. Burada bir tüyo: arabanızı China Town caddesi üzerindeki yerlere parkedin. 200 metre fazla yürüyerek 5-10$ arası kâr edebilirsiniz. Olvera Street çevresinde China Town, Little Tokyo dolaşılabilir, bu bölgeye yakın Farmer's Market'ta öğlen/akşam yemeği yenilebilir.

Evet Beach'ler konusuna gelirsek. Şimdi kafanızdaki güzelim Türkiye plajı ve sakin yüzülebilir denizi imajını silin. 35 yaş civarı bilir eskiden Sahil Güvenlik diye bir dizi vardı, işte bunun etkisi altında gittiğim uçsuz bucaksız kumsallarda Amerika'nın obezite sorununu en çıplak haliyle gördüm. Neyse amaç gezmek görmek değil mi. Gidelim serinleyelim dedik ama ne mümkün. Sonradan gözlemledi ki kimse yüzmüyor zaten. Bel boyuna kadar girip bıcı bıcı yapıyorlar. Eğer sörf yapıyorsanız Los Angeles Beach'leri tam size göre. Ben yüzücem diyorsanız okyanus farklı bir kulvar dikkat. İşin ciddiyeti her 100 metrede bir cankurtaran olmasından belli. Ama dünyanın en ünlü plajlarını gidip görmelisiniz. Santa Monica, Venice, Huntington, Redondo, Long Beach vb. O havayı solumadan, ortamı görmeden memleket kumsallarının değerini anlayamazsınız. Burada verebileceğimiz en önemli tüyo yine park yeri ile alakalı. Arabayı ilk gördüğünüz yere koymayın. Sahil girişine kadar gidin. Genelde oralarda belediyeye ait ucuz park yerleri oluyor. Onu bulamazsanız parkmetreleri kullanın. Aksi takdirde fahiş fiyatlara parketmek zorunda kalırsınız.

Gelelim nerede kalacağınıza. Altınızda araba olduğu için otelinizi Beach'ler civarından, San Pedro'dan ayarlayabilirsiniz. Ancak buralardan şehir merkezine varmanız trafik yoğunluğuna göre 20-60 dk. arasını bulabilir. Ama otel fiyatları ona göre ucuz olabilir. Yok ben trafik çekemem diyorsanız o zaman en güzeli Santa Monica. Cıvıl cıvıl ortamlara yakın güzel oteller bulmanız mümkün. Buradaki en büyük tüyo ise otelinizin ücretsiz otoparkının olması. Aksi takdirde pahalıya patlar.

LAS VEGAS

Günahlar şehri Las Vegas. Bize göre bir gün yeter. Zaten genetiğinizde kumarbazlık var ise sizin için tam bir tuzak. Belli bir limit belirleyin ve onu geçmeyin. Yoksa tatilin geri kalan parasını harcamanız işten değil. Vegas'ta olan Vegas'ta kalır düsturundan dolayı daha fazla birşey akataramayacağız.

Gelelim nerede kalacağınıza. İsterseniz Hollywood filmlerinin şaşalı otelleri Bellaggio, Ceaser's Palace veya Mirage'ı tercih edebilirsiniz. Fiyatlar da o kadar pahalı değil. Önemli olan Las Vegas Strip üzerinde bir otel seçmeniz. Ama büyük otel demek daha fazla check-in sırası, daha keşmekeş, işlerin uzaması demek. Çünkü herkes orada. Ama başka otelde kalarak bu ünlü yerlerin hepsine girip çıkabilirsiniz. Hem de kalış fiyatınız ucuzlar. Aslında zevk meselesi olduğu için otel adı vermek istemem ama burada bir istisna yapacağım. Best Western Casino Royale Las Vegas'ın en merkezi yerinde ve küçük bir otel. Eğer tek gece kalırsanız zaten yatmak için kullanacağınız bir odaya aynı konumda daha fazla para vermenin anlamı yok bizce.

SAN FRANCISCO

San Francisco daha ilk girdiğimiz anda bize "acaba 3 gün az mı?" dedirten bir yer. Yalnız dikkat! Ağustos başı hava sıcaklığı 21 derece civarı olup güneş görme ihtimaliniz az olabilir. Burayı atlatmak için yanınıza hırka vb almanız gerekebilir.

Burada en önemli şey ulaşım olabilir. Zira her yer yokuş. Yürüyerek dolaşmak biraz sıkıntılı. Bu durumu günlük/haftalık MUNI pasoları alarak hem tarihi cable car'a hem otobüslere hem de metroya sınırsız binebilirsiniz. Buradaki gezi planınızı akşamdan otelde Google Maps üzerinden yapıp ertesi gün hangi durakta hangi numaraya bineceğinizi bilirseniz sorun yaşamadan dolaşabilirsiniz. İlginçtir Google Maps üzerinden planlama yapınca neredeyse hiç yokuş tırmanmak zorunda kalmıyorsunuz. Buradaki en büyük tüyo ise Cable Car'a Powell'dan ya da ilk biniş yerlerinden binmek yerine üst durakları tercih edin. Cable Car hevesinizi kısa süre içinde alıp mümkün olduğunca otobüs kullanın. Zira Cable Car turist taşıma görevi gördüğü için inanılmaz uzun sıralarda saatlerinizi harcamayın. Bu arada bindiğiniz vasıtaların MUNI olup olmadıklarına dikkat edin. Misal Golden Gate Pavillion'a MUNI otobüsleri de ücret alan diğer şirket otobüsleri de aynı numarayla gidiyor. Google maps'ten tam saatine bakacak olursanız bekleme durumunda kalmazsınız.

San Francisco'da en çok turist çeken yer tabi ki Alcatraz adası. Alcatraz biletlerini önceden internetten almanızı tavsiye ederiz. Zira planlamanızı yaparsınız ama istediğiniz saate bilet bulamayabilirsiniz. Bize göre Alcatraz öğleden sonraya planlanmalı. Çünkü merkezde kaldığınızı hesap edersek Pier 33'den kalkan Alcatraz turları öncesi Russian Hill, Lombard Street, Telegraph Hill ve Coit Tower görülebilir. Bunlardan sadece Coit tower ücretli ve sıra beklemelidir ama erken bir vakitte giderseniz öğlen 13'e kadar işiniz biter. Ayrıca Coit Tower'ın çıkışı Lombard Street tarafından daha kolay. Mümkünse Pier 33 tarafından çıkmayın. Kondisyon yoksa gününüz orada biter.

San Francisco'nun en cıvıl cıvl yerlerinden biri de Pier 39 ve Fisherman's Wharf. Buralar deniz ürünlerini doyasıya yiyebileceğiniz ve deniz aslanlarını izleyebileceğiniz bir mekan. Biz tavsiyeye uyduk ve burada ünlü clam chowder soup'u denedik. Ekmek içinde verilen bu çorba çok fazla gelebilir. Önce bir tane alın bitirebilirseniz ikinciyi alırsınız.

San Francisco'nun kalbi neredeyse Union Square'de atmaktadır. Eğer ki oteliniz buraya yakınsa bir akşam yemeğinden sonra buradaki Macy's üstünde bulunan Cheese Cake Factory'ye uğrayın. Yalnız burada oturarak yemek için yarım saat gibi bekleme süreleri mevcut. İçeri girdiğinizde etrafa bakıp ayakta muhabbet eden bi kalabalık gördüğünüzde ne demek istediğimiz anlarsınız. Ama bunun yanında paket seçeneği de mevcut. İstediğiniz ürünü paket yaptırıp beklemeden hemen aşağıda Union Square meydanında merdivenlerde tüketebilirsiniz. Bir çok insanın yaptığı gibi.

Bunlar dışında yine China Town ve Grace Cathedrali görmek isteyebilirsiniz. Ama katedralin açılış kapanış saatlerini öğrenin. Ayrıca Castro Street de dünyanın en ünlü LGBTİ mekanlarından. Caddenin girişinde sizi kocaman ve rengarenk bir LGBTİ bayrağı karşılıyor. Dünyanın başka bir yerinde bu kadar rahat bir gay bar tecrübesi yaşamayabilirsiniz:)) Civic Centre da görülebilecek yerlerden. Araştırmamızda Alamo Square'e denk geldik bir de. Burası ünlü Bizim Ev dizisinin çekildiği yer olsa da o hayalinizdeki yeşilliğini kaybetmiş maalesef. Bizce öncelikli değildir.

Ve tabi ki olmazsa olmaz Golden Gate Bridge. MUNI otobüsleri ile gidip gelebileceğiniz köprü biraz rüzgarlı ve soğuk. Tedarikli gidin. Gidiş geliş 3 saatinizi alacak köprü sonrasına yarım gününüzü alacak Golden Gate Park'a gitmenizi tavsiye ederiz. Central Park'tan biraz küçük ama yine de çok büyük bu alanda denk gelirseniz Golden Gate Park Bandosu konserini izleyebilir, bisiklet veya segway turuna çıkabilirsiniz. Bizden söylemesi 2 veya 4 kişilik bisiklet kiralamayın. Vitesi yok, işkenceye dönüyor. Bu parkta aynı zamanda Japanese Tea Garden'ı da ziyaret edip değişik bir tecrübe yaşayabilirsiniz. Golden Gate Park'ta bulunan müzelere de girmek isterseniz burası rahat bir gününüzü alır.

Gelelim nerede kalacağınıza. Bizce Union Square'in 1-2 sokak çevresinde  bir yer arayın. Ama Andrews Hotel'i seçecekseniz uyaralım. O kadar dar bir odada kalıyorsunuz ki duşta etrafınızda dönmek için önce duşun dışına çıkıp dönüp tekrar girmeniz gerekiyor.

WASHINGTON

Kapitalist dünyanın emperyalist ülkesinin başkenti Washington'da görülecek çoook yer var. Biz 2 gece 1 gün planladık ama 2. gün de olurmuş. Öncelikle belirtelim mümkünse geliş ve gidişte Ronald Reagan havaalanını kullanın. Dulles çok uzak. Dulles'tan şehre gelmek için belli saatlerde belediye otobüsü var ama gece geç gelirseniz www.supershuttle.com'dan başka şansınız yok. Eğer dönüşü Dulles'dan yapacaksanız uçağınızı erken saate planlamayın.

Washington'ın en can alıcı yeri tabi ki National Mall. Hayır alış veriş merkezi değil. Ağaçlı yol anlamına da gelen dikdörtgen bir park.  Görülmesi gereken yerler Kongre Binası-Capitol Hill, Washington Monument, II.World War Monument, Lincoln Memorial ve Beyaz saray burada. Bu noktada ya Capitol Hill tarafından ya da Lincoln Memorial tarafından girerek dolaşabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken şeyler ise; Kongre Binasının içine girmek istiyorsanız çantanızı otelde bırakmalısınız.  İçeri almıyorlar. Washington Monument'ın tepesine çıkmak istiyorsanız da sabah 08:30'dan itibaren hemen altındaki shop'da bilet satıyorlar. Oradan almanız gerekiyor. Online satış var mı bilmiyorum ama biletler saat 10:00'a kadar tükeniyor bilgi.

National Mall içerisinde sadece anıtlar yok. Yine müzelerle beraber botanic garden da mevcut. Buradaki Air Space Museum'ı kesinlikle tavsiye ederiz. Ama en az 3 saatinizi alır bilginize. Yine Pentagon bölgesine metroyla gidip burada o yapıyı görebilirsiniz.

Gelelim nerede kalacağınıza. Capitol Hill çevresinde mümkün olduğunca metroya yakın bir yer seçmenizde fayda var.  Ama siz yine de Potomac nehrinin Pentagon tarafında bulunan bölgesinde daha ucuz otel bulursanız kaçırmayın. Tek şart metroya yakın olsun.


Planlamamızı yaparken yararlandığımız linklerdeki emek verenlere teşekkür ederiz:

http://www.slingomom.com/seyahat/new-york/
http://oitheblog.com/2014/11/06/new-york-gezi-rehberi-part-1-bu-sehirle-ciddi-dusunuyoruz/
http://oitheblog.com/2015/05/26/new-york-gezi-rehberi/
http://www.laturks.org/documents/LA-gezi-rehberi-ekenel-Turkce.pdf
http://www.celebialper.com/category/abd
http://ayferonurseyahatnamesi.com/k-amerika/abd/san-francisco.html
http://ayferonurseyahatnamesi.com/k-amerika/abd/washington-dc.html

ABD seyahati ile ilgili sormak istediğiniz her tür soruyu cevaplayabiliriz. Sorularınız için aşağıya yorum bırakırsanız cevabınızı en kısa sürede alırsınız. 


İyi gezmeler, seyahatler.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

VİYANA/AVUSTURYA

MADRİD/İSPANYA

DUBAI/BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ